21 Şubat 2013 Perşembe

4 luni, 3 saptamâni si 2 zile


           Romen yönetmen Mungiu, Altın Palmiye’li filmi “4 luni, 3 saptamâni si 2 zile” (4 months 3 weeks and 2 days) ile Doğu Avrupa sinemasını ileri taşıyan bir işe imza atmış.   
           Film, kürtajla bağlantılı bir hikâyeyi konu alıyor. Fakat sadece kürtaj filmi olmanın çok ötesinde bir bağlama sahip. Her şeyden önce iki genç kadının arkadaşlık ve dayanışma öyküsü bu, aynı zamanda bir dönemin politik ve ekonomik hallerinin insanları nasıl şekillendirdiğinin filmi de diyebiliriz. 
           Hikâye genel itibariyle, seksenli yılların Romanya’sında geçiyor. Kürtajın yasaklı olduğu yıllar, devlet eliyle ülke nüfusu artırılmaya çalışılıyor. Bizler de böyle bir panorama eşliğinde iki genç kadının gözüyle; sisteme, yasaklara, yokluğa, otoriteye bakıyoruz. Gördüklerimiz ise tahmin edileceği üzere hiç iç açıcı değil.

          Film boyunca; demir perdenin baskı mekanizmaları, işini bir robottan farksız yapan çalışanlar, kadın hakları meselesindeki büyük boşluk, sınıf ayrımı gibi pek çok can sıkıcı toplumsal meseleyi gördükçe bir karın ağrısıdır sürüp gidiyor. Mungiu, izleyeni rahatsız etmek istiyor ve bunu başarıyor. Özellikle Otilia(Anamaria Marinca) karakterinin kürtajı yapacak olan Bebe’nin(Vlad Ivanov) cinsel saldırısına uğradıktan sonra bir süre kameraya sırtını döndüğü sahne adeta rahatsız ediciliğin zirvesi niteliğe sahip. Otilia, size sırtını dönüyor çünkü yaşadığı çirkinlik tarif edilemez. Tarifsiz çirkinliğe bir şekilde katkıda bulunan, bu çirkinliğin sürdürülmesine yardım eden, ses çıkarmayan, kadınların yüzünü eğmelerine sebep olan herkes suçlu olduğu için izleyeni kendini sorgulamaya sevk eden bir sahne bu.  Otilia’nın başına gelen saldırı, bize toplumsal hafızamızdaki bütün çirkinlikleri hatırlatarak sinemanın ötesine geçen güçlü bir çığlık atıyor perdede. Bir diğer yandan, Kürtajdan sonra erkek arkadaşının evine yaptığı ziyarette konuşulanlar taşra ile şehrin çatışmasını yansıtıyor. Genç kadın, bu elitist baskı karşısında sessizce arkadaşı için endişeleniyor.
                                                          
            Mingiu, eleştirilerini filmin her karesine ustaca yedirmeyi bilmiş. Yönetmenin tavrını ve anlatımını beğendim. Filmde müzik kullanılmamış zaten akışın güzel ve süren bir ritmi var. Bu sebepten bir eksiklik hissi doğmuyor. Filmin oyunculukları da oldukça başarılı görünüyor. Özellikle Bebe karakteri uzun süre hatırlanacak bir performansla canlandırılmış. Anamaria Marinca da göz dolduran bir oyunculuk çıkarmış. Birde Laura Vasiliu var, o dupduru ifadesiyle filme katkısını sunmuş.
             İzlerken, geçtiğimiz yıl uzunca tartıştığımız kürtaj yasası da aklımdan eksik olmadı. Ne yazık ki kadının bedeni siyasetin konusu olmaktan bir türlü sıyrılamıyor. Oysa mesele öyle basit ki, “bizim bedenimiz bizim kararımız!” Bu kadar.
              Kararlarınızı her zaman kendiniz alabilmek için izleyin efendim. 



Filmin Künyesi
Filmin Adı: 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile
Yönetmen: Cristian Mungiu
Senaryo: Cristian Mungiu
Oyuncular: Anamaria Marinca, Vlad Ivanov, Laura Vasiliu
Yapım: 2007
Süre: 113 dk.



7 Şubat 2013 Perşembe

Hiroshima Mon Amour


              Hiroshima Mon Amour, 1959 yılında çekilmiş sinema tarihinin unutulmaz yapımlarından biri. Yönetmen koltuğuna şu an 91 yaşında olan Alain Resnais oturmuş ve bizlere şiirsel bir başyapıt armağan etmiş.
                Film özetle Fransız aktris Elle’in (Emmanuelle Riva) savaştan sonra geldiği Hiroşima’da Japon bir mimarla yaşadığı tek gecelik aşkı konu alıyor. Elle de, Lui de(Eiji Okada) evli. Ortak özellikleri ise ikisinin de mutsuz ve yalnız olmasıdır.
                 Hiroshima Mon Amour, bizlere savaşın korkunç yüzünü hatırlatan belgesel tadındaki sahneler ile açılıyor. Ardından karakterlerin savaş, hayat ve aşk üzerine deneyimlerine dair kesik fakat keskin diyalogları ile ilerliyor. Yönetmenin hikâye anlatımı ve kamera kullanımı bir hayli başarılı öyle ki zaman zaman filmi bir fotoğraf sanatçısının portföyünden seçkileri izler gibi izleyebiliyorsunuz. Film müzikleri de müzik seçiminin ne kadar önemli bir konu olduğunun altını çiziyor. Müzikler takdir edilecek kadar güzel ve sahnelere doğru yedirilmiş. Filmde en çok genç Emanuelle Riva’nin bisikletiyle Nevers’te özgürce dolaştığı sahneyi sevdim. Bu sahnede doğa ve insanın birlikteliği yanında, bisikletli bir kadının özgürlüğe pedal çevirmesi ben de yoğun duygular uyandırdı. Bu sahne usta bir ressamın tablosu gibi olmuş.
              Hiroshima Mon Amour'daki aşka farklı ülkelerde yaşayan, farklı dilleri konuşan ve farklı yaşanmışlıklara sahip iki başka insan can veriyor. Onları birleştiren ise ne millet ne de bayrak sadece sahip oldukları aşk.  Ayrıca Lui’nin aksanlı Fransızcası ve Elle’in melankolik ses tonu filme apayrı bir fonetik özgünlük katmış. Elle bağırdıkça oturduğunuz yer değişebilir. Elle’in sesinin, o denli başarılı bir hissiyatı var. Bilhassa karakterlerin son diyaloğu bir hayli çarpıcı olmuş. 
                Beri yandan bu filmin şehirlerin başrolde olduğu filmlerden biri olduğu söylenebilir. Film boyunca Hiroşima manzaraları eşliğinde mistik bir yolculuğa çıkıyor, Hiroşima sokaklarında dolaşıp, barlarında içkinizi yudumluyorsunuz.
                   Filmin bir başka önemli özelliği de en son Amour filmindeki göz alıcı performansıyla hatırladığımız Emmanuelle Riva’nın ilk önemli rolü olmasıdır. Riva, performansıyla film boyunca ışıldıyor. Ayrıca gençlik yıllarında çok güzel bir kadın olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Kısa saçlı halleri ise bana biraz Jean Seberg’i anımsattı.
                     Uzun lafın kısası, Hiroshima Mon Amour yarım asrı devirmiş önemli bir başyapıt. Hala izlemediyseniz mutlaka listenize alın. Koltuklarınızdan en hissiyatlı siz ayrılın efendim.
                      Ekte, Emmanuelle Riva'nın filmle ilgili ingilizce altyazılı kısa bir röportajını ekliyorum.  http://www.youtube.com/watch?v=kRMaDYUh0s4



Filmin Künyesi
Filmin Adı: Hiroshima Mon Amour
Yönetmen: Alain Resnais
Senaryo: Marguerite Duras
Oyuncular: Emmanuelle Riva, Eiji Okada
Yapım: 1959