Victoria, Alman oyuncu ve yönetmen Sebastian Schipper’ın Berlin’den üç ödülle dönen ve aldığı övgüleri fazlasıyla hak eden bir film. Schipper’ın dördüncü yönetmenlik denemesi olan Victoria artık yönetmenin olgunlaşmaya başlamış bir sinemaya sahip olduğunun da kanıtı.
Victoria genel hatları ile Madrid’den Berlin’e yeni taşınmış genç bir kadının "yabancı" olduğu bir şehirde hayatta kalma mücadelesi olarak okunabilir. Victoria (Laia Costa) bir gece Berlin kulüplerinden birine gider ve orada dört genç adam ile yollarının kesişmesi onu gün ağarana dek sürecek beklenmedik bir o kadar da tehlikeli maceralar silsilesi ile karşı karşıya bırakacaktır.
Filmi benzerlerinden ayıran en önemli özelliği baştan sona plan sekans tekniği ile çekilmesi. 140 dakikalık bu tek planlı filmde yönetmen gayesini “Bu bir banka soygunu filmi değil. Bu bir banka soygunu.” diyerek açıklıyor. Victoria çekim tekniği ile seyircisine bir soygunun kronolojisini sunarken aynı zamanda berrak bir gerçeklik vaat ediyor.
Şimdiye dek Orson Welles’ten Aleksandr Sokurov’a Jean Luc Godard’dan Andrei Tarkovsky’e sinema tarihinin farklı dönem ve türlerinin en önemli yönetmenleri, filmlerinin tamamında veya bir bölümünde etkileyici anlatılar yaratmak için plan sekans yöntemine başvurdu. Schipper da Victoria filmiyle bu geleneğe dâhil olurken sinema tarihine etkileyici bir başka örnek armağan ediyor.
Genç kadın aslında sadece bir yere, bir gruba ait olmak istiyor. Onun serüvenine eşlik edecek birlikte bu yeni şehri keşfedip eğlenebileceği birilerine ihtiyacı var. Fakat karşısına çıkan grup Victoria’nın beklentilerini düşündüğünden çok başka bir yere taşıyor. Filmdeki iki sahneyi bilhassa önemsedim. Bunlardan ilki “yabancı” bir binanın çatısına çıkan kahramanlarımız içki içip fısıldaşarak konuşurken Victoria’nın bir anda çatının en ucuna gidip, oraya oturarak Sonne’ye (Frederick Lau) “Atlamak ister misin?” diye sorması. Bu üç kelimelik kısa soru aslında tüm filmi özetler gibi. Öyle ki, “kız kardeş” diyerek aralarına aldıkları genç bir kadınla bu dört gencin de yaptığı tam olarak budur, yüksek bir binadan sonlarını düşünmeksizin boşluğa atlamak.
Bir diğer etkileyici an ise Victoria’nın çalıştığı kafede Sonne ile yalnız kaldıkları sahne. Bu sahne ile genç kadının dünyasına daha yakından bakma şansı buluyoruz. Piyano başında başlayan ve Victoria’nın Mephisto Waltz yorumu ile renklenen sahne, genç kadının konservatuvar yıllarından süre gelen yalnızlık, rekabet ve yeni başlangıçlarla dolu hayatta kalma savaşını naif bir içtenlikle dışa vuruyor.
Schipper’ın Victoria’sını özel kılan yönlerden biri de hikâyesini, yarattığı hayli gerçek atmosfer içinde suç psikolojisini tüm aşamaları ile etkileyicilikten neredeyse hiç kopmadan anlatması. Ayrıca kullandığı başarılı sinema diline adeta can simidi olarak konumlandırdığı müzik de eklenince tadından yenmeyen bir sinema ayini yaşanıyor. Schipper filmine dâhil ettiği her ögeden sonuna kadar faydalanmayı biliyor. Filmin her ögesi birbirini o kadar güçlü besliyor ve bütünde ortaya öyle başarılı bir iş çıkıyor ki, iki kaçağın (şüpheli bir durum olduğundan daha açık bir şey yokken) otelde sorgusuz sualsiz oda tutabilmeleri gibi bazı ufak tefek çelişkili yerleri görmezden gelebiliyorsunuz.
Filmin başrolü Laia Costa’nın, suç mahalline yanlışlıkla düşmüş Disney karakterlerini andıran halleri filmin samimiyetini artırıyor. Costa görevini layıkıyla yerine getirmiş. Sokak çetesinin görece centilmen üyeleri de Costa’yla uyumlu bir birliktelik oluşturuyor. Filmin önemli rollerinden biri Türk oyuncu Burak Yiğit’e emanet edilmiş.
Victoria kesinlikle heyecan verici bir sinema deneyimi, mutlaka izlenmeli. Sinemanın uçsuz bucaksız gücüne hayranlıkla.
Filmin Notu 8.5/10
Filmin Künyesi
Filmin Adı: Victoria
Yönetmen: Sebastian Schipper
Senaryo: Sebastian Schipper, Olivia Neergaard-Holm, Eike Frederik Schulz
Oyuncular: Laia Costa, Frederick Lau, Franz Rogowski, Burak Yiğit, Max Mauff
Yapım: 2015