La
Promesse (söz), Dardenne kardeşlerin 1996 senesinde çektikleri ve Avrupa
Sineması’nda sarsılmaz bir yer edineceklerinin habercisi olmuş erken dönem
başyapıtlarından biri. Her yönüyle bir Dardenne yapıtı olan film, alabildiğine
sade üslubunun yanında politik, sert ve direkt bir anlatıma sahip. Neredeyse
her Dardenne filminde karşılaşacağınız kırık hayatlar, sistemin savurduğu
insanlar ve umudun peşinde olma hali filmin ana atmosferini oluşturuyor.
Başta
Cannes Film Festivali olmak üzere gittiği her festivalde onurlandırılan La
Promesse için o kadar çok şey söylenebilir ki. Benim filmle ilgili ilk değinmek
istediğim: Jérémie Renier. La Promesse, o tarihte henüz 15 yaşında olan Jérémie
Renier’in ilk büyük sınavı. Reiner, Igor performansı ile bu sınavın altından
öyle ustaca kalkıyor ki; hem seyirciyi çok başarılı gencecik bir aktörle tanıştırıyor
hem de Dardenne kardeşlerin sonraki filmleri için oyuncu tercihleri içinde
amiral gemilerinden birine dönüşüyor.
Dardenne
sineması bu filmde kötülük kavramını sorguluyor ve toplum tarafından kutsanan aile
kavramını sert bir dille, her zamanki Dardenne yalınlığı içerisinde
eleştiriyor. Çünkü filmde henüz ergenlik çağında olan oğluna bütün kötülükleri
aşılayan, onu bir suçluya hatta bir katile dönüştürmeye çalışan kişi bir baba. Yani
ataerkil çekirdek aile sisteminde kutsanan, göklere çıkarılan kişi o. Bu
noktada, baba karakteri Roger’a hayat veren Olivier Gourmet’in de ne kadar ustalıklı
bir iş çıkardığını söylemek gerek.
Filmin
birden fazla sorusu var. Dardenne’ler seyirciye dönüyor ve başlıyor peşi sıra
sorularını sıralamaya. Kötülük doğuştan mı gelir yoksa aile ve çevrede mi öğrenilir?
Vicdan nedir? Bir çocuk nasıl temiz kalabilir? İnsan ne için yaşar? İnsan olmak
öğrenilebilir mi?
Jean
ve Luc Dardenne, Igor (Jérémie Renier) karakteri sayesinde bu soruların hepsini
kendi sinema perspektifleri doğrultusunda yanıtlıyorlar. Igor, umut
sömürücülüğü yapan babasının yolundan gitmemeyi seçiyor. Kocasının öldüğünden
habersiz bebeğiyle beraber yaşamda kalma savaşı veren Assita’ya yardım ederek,
babası tarafından sömürülmüş bu siyah ve göçmen işçi Amidou’ya eşi ve bebeğine
sahip çıkacağı yönünde verdiği sözünü tutuyor.
La
Promesse’nin sorguladığı konulardan biri de ırkçılık. Assita (Assita Ouedraogo)
hem siyah hem de bir kadın. Yani hem ikinci ırk hem de ikinci cins. Bir
sahnede, iki adam yol kenarında ayakkabılarını bağlamaya çalışan Assita ve
bebeğinin üzerine işiyor. Bu sahnede, Avrupa’nın güzel yüzü ardındaki makyajsız
hali çarpıcı bir sinema diliyle eleştirilirken, ırkçılığın evrensel bir
insanlık ayıbı olarak dünyanın her yerinde varlık gösterdiği, Assita’ya ve
ırkçı saldırılara maruz kalan insanlara yapılanlar insanlık adına duyulan derin
bir utanca dönüşüyor.
Filmi
izlerken aklıma Rakel Dink’in hayat arkadaşına veda ederken söylediği o
unutulmaz söz geldi. Dink, katile değil “Bir bebekten katil yaratan karanlık”a
kızmış onu suçlu bulmuştu. La Promesse filminde de, Roger’ın tüm çabalarına
rağmen Igor katil olmamaya direniyor. Verdiği sözün ve vicdanının arkasından
gidiyor. Assita ise finalde onu değil karanlığa sırtını dönüyor, bir bebekten
katil yaratmaya çalışan dünyanın her yerindeki karanlığa.
La
Promesse, başarılı oyuncu performansları (bilhassa Jérémie Renier), sade fakat sarsıcı
sinema dili ve insanlığa dair taşıdığı kaygıları ile kesinlikle
görülmesi gereken bir film. Kaçırılmamalı!
Filmin
Notu 8/10
Filmin Künyesi
Filmin Adı: La Promesse
Yönetmen: Jean-Pierre Dardenne - Luc Dardenne
Senaryo: Luc Dardenne, Jean-Pierre Dardenne
Oyuncular: Jérémie Renier, Olivier Gourmet, Assita Ouedraogo
Yapım: 1996
Filmin Adı: La Promesse
Yönetmen: Jean-Pierre Dardenne - Luc Dardenne
Senaryo: Luc Dardenne, Jean-Pierre Dardenne
Oyuncular: Jérémie Renier, Olivier Gourmet, Assita Ouedraogo
Yapım: 1996
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder